2010
başım ağrıyor. kusmak istiyorum.
başım ağrıyor. kusmak istiyorum.
bu iki cümle her şeyi açıklıyor. ve hayat. herkesin ne kadar acımasız olduğunu gözüme sokmak zorunda mı. beynim zonkluyor. yerinden fırlayacakmış gibi atıyor. ağzıma inecek sanki birazdan. ve ordan da içimden dışarı kusacağım onu. evet evet, aynen böyle olacak. tuzlu, çok tuzlu bir şeyler yemek istiyorum. kanımdaki tuz oranı düşmüş olamaz değil mi. midemi bastıracak bir şeyler yemek istiyorum. bulantımın geçmesini beklemek nafile. yüzümün yarısı ateşe değmiş gibi yanıyor. içimde bir şeylerin çözüldüğünü hayır hayır, düğümlendiğini hissediyorum. sanırım, kusacağım.
şu an ofisteyim. tansiyonum kaç. karşı masadaki kızın bitmeyen enerjisi gözümü yoruyor. ve yan odadakilerin ne yaptığımı merak ettiğini biliyorum. umurumda değiller. amerika'da olsam, canları cehenneme deyip okkalı bir motha'fucka' savuracağım yüzlerine ama kahretsin burası türkiye. içinden geldiği gibi konuşamamak ülkesi.
beni yoran 'duygu durum bozukluğu'na alışmaya çalışıyorum. bu yorgunluk hiç bitmeyecek diyorum. sen kendini hep böyle yaşlanmış ve bitkin düşmüş hissedeceksin. omzunda taşıdın sanki dünyayı. oysa henüz 25 yaşındasın.
öğle yemeğim tahıllı simit. yemesem de olur. midemdekini bastırmak için ağzımı meşgul ediyorum. gri bir nisan günü. yağmur yağıyor, tepemdeki florasan gözümün önünde titriyor. karanlık istiyorum. karanlık bir odada, kafamı yastığın altına sokup, çıplak ayaklarımı yorganın serinliğine sürtmek istiyorum. kısacası. uyumak istiyorum. dün korsan film aldım. yok, utanmıyorum. başkalarının kazandığı ya da kazanamadığı para beni hiç ilgilendirmiyor. film sektörünü baltalamak ya da çoktan baltalamış olanlara prim vermek umurumda bile değil. hatta aldığım filmin içinden başka film çıkması da...
üşümek. dünyada sırtımı dayadığım her duvar dibinde üşümek. uçurumun kenarı burası. bir ağacın dalından sarkıyorum. ve aslında dal kırık. ve aynı zamanda körüm.
hastalık gibi kemiriyor içimi bu. bir mikrop gibi yayılıyor ruhuma. katiller nasıl yaşar diye düşünüyorum. katil olmak istiyorum. katillerimin katili olmak... yaşama hevesimi, canımdan nefesimi, nefsimi, iştahımı, hayalimi alıp götüren, öldüren, sürükleyen, kan kusturan her ne varsa, hiç acımadan öldürmek istiyorum. kim beni ne kadar öldürdüyse, ben de o kadar öldürmek istiyorum. sen akıl hastasısın biliyorum. senin aklındakiler tanrı'nın elleriyle cezalandırılacak, bunu da biliyorum. o sana acımayacak. sen öleceksin ve ben huzur bulacağım. aydınlığa kavuşan karanlık gibi yeniden başlayacağım yaşamaya. senin pisliğinden arınacak ruhum, kalbim, zihnim. üçü de senden nefret ediyorlar. ama yaşamak zorundayım. bu berbat hayatın pisliğinde boğulmak zorundayım. bir kaplumbağa kadar bile özgür değilim. sonsuza dek yaşayacağımı bilsem bile, bugün şu anda ölmek isterdim. her an, her aklıma gelişinde içimden tekrar ettiğim sözcüğü yüzüne vurabilmek için. çünkü bu cesareti ancak ölmek üzereyken gösterebilirim.
beni sorgulama. buna hakkın yok. beni yargılayamazsın. bana ceza veremezsin. benim hakkımda ne düşünürsen düşün, değiştiremem. kendim olmak için doğdum ben. bir başkası gibi davranamam. yüzünüzde milyonlarca maskeyle, hiçbir şey olmamış gibi yaşıyorsunuz. gördükleriniz umurumda değil. ama gösterdikleriniz canımı acıtıyor. hakkımda bir hüküm verecekseniz bir an önce verin de kurtulayım bunun ağırlığından. gözleriniz neyi görmek istiyor? aslında ne olmamı bekliyorsunuz hala?
herşeyi anlattım. her sırrı paylaştım. bana istediğinizi yapabilirsiniz şu anda. hafızamı sildirmek istiyorum. kayıtlar bir bir terk etsin beni. görüntüler, düşünceler, sözcükler... zarar veren her ne varsa şimdiye dek. ve sonra yuvama gitmek istiyorum. oraya ait olduğumu hissettiğim bir yere. kendimden ayrı düştüğüm, içimdeki huzursuzluğa saplanıp kaldığım bu yerden olabildiğince uzağa. yorulmak istemiyorum hiç. yorgunluk pes dedirtmesin bana.
ruhumu ellerimle yakaladım. bir gece sen düşündeyken, kanımı içtim yudum yudum. sıcacık geldi düşün, bırakıp gitmek istemedim. ihtiyacım olan neydi ki senin hayalinde ölmekten başka. vücudumun ağırlığında kayboldu yokluğun. içimde eriyen bir şeylerin var olduğunu işte o gün farkettim. çıkamayacağım dedim bunun içinden. hapsoldum ve bir adım bile kıpırdayamayacağım bu delikten. artık kendimden tamamen uzaktayım. tıpkı ruhunu arayan bir beden gibi. ya da gündüzünü bekleyen gece...
bileklerimi kestim. duvarın dibinde ufacık bir lekeyim artık. konuşmaya gerek yok, sözcükler sessizliğe kavuştu. ruhum rengarenk... hayalimdeki gibi bir dinginlik var içimde. somut, elle tutulur bir huzur... galiba gerçekten yaşamaya başladım. ağaçların arasında çağlayanlara doğru yürüyorum şimdi. uzaktan gelen seslerini duyuyorum suyun. içim kıpır kıpır. sonsuza dek yaşayacağım yuvamı buldum. mutluluktan ağlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder