canım çok acıdı. öyle çok acıdı ki. ne zaman dinecek, ne zaman bitecek bilmiyorum. artık konuşamıyorum. konuşmak, yazmak istemiyorum. yalnızca birkaç satır. 31 Mayıs'ı 1 Haziran'a bağlayan geceden kalma. şafak alacasında bir yakarış. hiçbir şey hakkında. her şey hakkında. benimle ilgisi yok. "diren"mek hakkında. artık konuşmak istemiyorum. belki susarak da anlatabilirim bir şeyler. cümlelerim. tam olarak öyle değiller aslında. ismi yok. yazdığım, yazacağım hiçbir şeyin ismi yok.
/
cümleler,
tam olarak anlattığım gibi değil aslında
kimisi gece yarılarından
kimisi başıboş günlerden
intikamını almak ister gibi bir bilinmezin
veya birden fazla.
önüne acılarla dolu kemiklerin sürüldüğü
sokak köpeklerinin
yol kenarlarında ölmesi gibi
bir gün aniden.
çöp arabalarının bitmez gürültüsü arasında
sesi çıksa da duyulmaz
ve
ıslak kaldırımları adımlayan
lastik pabuçların sudaki gıcırtısıyla
‘buradayım ben’ler…
pazarı pazartesiye bağlayan gecelerin
hesap sorar sıkıntısı
ve oralarda bir yerlerde
birilerinin hiç bitmeyen
derdi, tasası,
‘neden ben’leri, ‘kader bu’ları…
sözlerim,
tam olarak öyle değiller aslında
kapıları çarpıp çıkışlarım da
ve ağzımdan kaçırdığım küfürlerin tınısı
aslında size başka şeyler anlatmak istiyor.
mesela
bir ağacın solgun yaprağını
ve
lastik pabuçlarını bir çocuğun
kime niçin
ne zaman vardığını
içimdeki ıssız sokak aralarının
geniş ve kalabalık caddelere,
yorgun ama dimdik heykelleriyle
tarihi meydanlarına bir şehrin…
sizin duymak istemedikleriniz
bir yandan da içinizi kemiren
şeyleri mesela
hakkında hiçbir şey bilmediğiniz
ama hep bir fikrinizin olduğu
şeyleri örneğin
anlatmak istiyor
günün çok erken bir saatinde
mavi bir şehrin
durgun denizine açılan bir balıkçıyı
ağlarını suyun yüzüne vuruşunu sabırla
ve bekleyişini
anlatmak istiyor
ki bu işittikleriniz
asla bir küfür değil.
okuduklarınız,
yorgun bir ruhun kutsal kitabı
yorgun ve huzursuz…
okuduklarınız,
birbirini katleden bir kişilik bölünmesinin
tek hücreli kitabesi.
okuduklarınız,
beyaz badanalı, ıslak bir laboratuvarın
cam (can değil) sıkıcılığında,
kimyasal bir hikaye.
okuduklarınız,
hiçbiri aslında tam olarak öyle değil.
ve bu huzursuz:
sahici bir direnişin
yapay direnişçisi.
olup bitene aklı yetmeyen
ve
kuzuya ilişen kurttan korkar gibi korkan.
bir cinayetin şüphelisi bile olamam
ya da bir katlin müsebbibi
ne yeteri kadar cesaret gösterebilirim
ne de kuvvet.
yalnızca konuştuklarım,
yalnızca okuduklarınız,
düşlediklerim
ve
düşlerimin ardından düşünedurduklarım
aslında hiçbiri değil anlatmak istediğim.
kendine ait bir şeyi olmayan
bir ‘düşsüz’ün içine düştükleri
bunlar.
bir şeyler anlatmak istiyor size
ve susup dinlemenizi.
aslında okusanız da yeter.
beyaz sayfalara mürekkepsiz kalemlerle yazıyor
aklından geçmese de
aklına getirilmiş
tatsız şeyleri.
cümleler,
hiçbiri anlatmak istediğim şeyler değil
ve işittikleriniz
kocaman bir boşluğun
tesadüfi yanılsaması.
aslında orada olmayan
ama
hep oradaymış gibi duran
hareketsiz bir şeylerin
can sıkıcı karmaşası.
cümlelerim,
hiç bitmeyecekmiş gibi duran
bir paragrafın
hiçbir şeyden bahsetmeyen
anlamsız kalabalığı.
duymak istediklerinizi söyleyemem
konuştuklarım da sizi mutlu etmeyebilir
belki yazdıklarım
işe yarayabilir,
neler olup bittiğini anlatabilmem için
acımasız bir çarkın içinde dönüp duran
çok mutsuz, çok korkak, çok güçsüz
bir o kadar ‘kendi halinde’ bir yüreğe.
cümlelerim,
duymak istedikleriniz değil.
ama anlatmak istediğim
aslında biraz da bu.
Mayıs-Haziran'13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder