_niye arkanızı topluyorum? arkanızda umarsızca bıraktığınız dağınıklığı toparlamak gibi bir zorunluluğum mu var? hayır. azıcık dönüp baksanız çekip giderken. azıcık ihtimam gösterseniz. yüzlerce lira vererek aldığınız o iç çamaşırlarınızı bile hala anneniz yıkıyor öyle değil mi? sizin işiniz kabuğunuzu parlatmak. başka bir şey değil.
_eşyalarım, özelimdir. kullanmak için izin isteyin.
_oturduğum sandalye, kullandığım masa, umuma değil, bana aittir. babanızın malı gibi sömürmeyin. kafanıza estiği gibi davranmayın.
_ofis yaşamı zordur. ofisin içindekilerle yaşamak daha zor. bugün 'ofis hastalıkları' diye bir şeyden bahsediyorsak eğer, bunun sebebi de ofisin içindekilerdir. kaleminden kağıdına, müdüründen uzmanına kadar...
_kendi işini kurmuş insanlardaki o kibirli tavra dayanamıyorum. hayır, maksimum 70 yıl sürecek ömründe bir iş becermişsin, onu da anlata anlata bitiremiyorsun. duyan da 70 iş başardın sanacak. ne diyordu reis: "azıcık kalıbının adamı ol yaa!"
_şimdilerde yalan dünya'da, bir zamanlar da avrupa yakası'nda yer alan "reis" karakteri, nam-ı diğer "laz dursun" gibi bir adam olmak istiyorum. zor, sağlam, net...
_duymuyorum. yanlış duymadınız -duymayan benim, size ne oluyor- gerçekten duymuyorum. yani aslında duyuyorum ama sanki bir kazanın içinden konuşuyormuşsunuz gibi duyuyorum. doktora gittim, "östaki kanalı tıkanıklığı" dedi. daha absürdü olamazdı sanırım. östakinin ne kadar önemli bir şey olduğunu öğrendim. östakiyi hala "şey" olarak ifade ediyorum, kusura bakmayın. ya da bakın ulan. bir de sizin için terminolojik ifadeler mi kullanacağım? östaki disfonksiyonu diyorlar. kısaca; iç basınçla dış basıncı dengeleyemiyor arkadaş. merak edenleriniz varsa açıp google'a sorun bir zahmet.
_en güvendiğim şey; beş duyumdu. artık maalesef değil.
_hepimizin ortak rüyası: işe gitmeden para kazanmak.
_hepimizin ortak kabusu: işsiz kalmak.
_sıkıldım. gidiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder