akamayan nehir.
yatağını bulamayan kök, su; kadın.
adı anılmayan, ad konulmamış
kibirli ve duvarlar örülü
yüzü örtük, elleri bekleyen, tutunmaya çalışır vaziyette
iz yok, söz yok, en ufak bir ses yok
kadın yalnız,
kadın yanlış bir şey bilir gibi
söylemekten çekinen; söylemeyi, konuşmayı, hiç susmamayı deli gibi isteyen
kadın bir,
kadın tek,
adı anılmamış, ad konulmamış
kadın hiç bilmemesi gereken bir şeyler bilir ama bilmezden gelir gibi
aksak, ağır
ve iştahsız.
içi kördüğümlerle bulanık
kabuğunda yara izleri
ve nehrin ılık ıslaklığı
kadın başıboş, yalvarır gibi bakıyor gözleri
sözleri;
dinlenilmeye muhtaç,
AÇ
bilseler neyi nasıl anlatmak istediğini,
cadde kenarlarında dilenir gibi,
kan, et, bir çift söz
belki bir gülümseyiş
sahici olduğuna inanacak!
kadın,
bir tepenin yamacında
bacaklarında karıncaların yol yaptığı; eteksiz,
kuruşsuz, zil zurna sarhoş fakirlikten
sarı ışıklarıyla arabaların aydınlattığı yolların peşinde, asfaltsız toprak parçaları üzerinde iz süren
kadın bir başına,
kadın yelloz, kime baksa aklı düşer
kadın saf
ve biraz eksik.
ki ondan bu aranışı
kadın, serseri kollar peşinde; yollara düşüşü de bundan, iz sürüşleri de
kadın, isimsiz adamların göğsünde titreyen, kara, ıslak ve sevgisiz kılların arasında uzanmış
bir şey umuyor,
belki babacan bir elin sürünüşünü saçına
kadın bekliyor,
kadın beklemesini (iyi) biliyor.
umuşu da öyle; iyi.
akamayan nehir.
akamayan söz, ruh, ten, kan, et.
kadın;
adsız.
kadın;
sonsuz.
kadın;
sözsüz.
kadın;
sessiz.
kadın;
yazan el, duyan kulak, gören göz.
kadın;
bunları yazdıran.
kadın;
SADECE AÇ.
2014/11/13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder