16.11.15

...

ne yaptık biliyor musun? yürüdük. suyun yüzünde yanyana giden kuğular gibi. ki seni bir kuğuya benzetmem imkansız bir şey değil. sanırım gömleğinin beyaz kumaşı bana kuğuları anımsatan. ya da bir kuğuyla hiç ilgisi olmayan bambaşka bir şey.

yürüdük. sıklıkla geceleri. buz tutmuş sokaklarda. bir çift siyah eldivenin içinde ısınmaya çalışan parmaklarını düşünerek. avucunun içinde ısınmaya çalışan ellerimi düşünerek. şehirler arası bir otobüs camının garantisine alamadan hiç yanağını. tutkuyla yürüdük. tüm iyi niyetimle kollarına sarılarak. 'dur' demeye çalışıyordu ellerim, her dokunuşumda. 'dur, şimdi gitme'. gözlerim çay bardaklarının dibinde bırakılan çaya dalıp giderken de, seni düşündüm. seninle buz tutmuş sokaklarda yanyana yürüdüğümüz geceleri düşündüm. ve ısınmak için eve beraber gidemeyişimizi.

yürüdük. birbirinden ayrı, birbirinden koparılmış parçalar gibi bambaşka yönlere. birbirinden çok uzak iki uca ayrışarak. o gidişlerde, her gece içimdeki aynayı kıran şiddetli tutku, aynı şiddetle her sabah parçalarını yerden toplayıp yapıştırıyordu. bu yüzden her sabah saat sekiz buçukta sana tekrar aşık oluyordum. ve sana beş çeşit zeytinle kahvaltı sofraları kuruyordum hayali günaydınlarda.

ne yaptık biliyor musun? yürüdük. suyun dibinde birbirini takip eden iki balık gibi. sonra sevişmeyi arzu eden bir çift balık gibi seviştik. gömleğinin beyazı kapının kolunda asılıydı. mutfakta çay suyu kaynıyordu ve kar yağmaya başlamıştı. seninle buz tutmuş sokaklarda yanyana yürüdüğümüz gecelerin sonunda yapayalnız gittiğim ev, seninle doluydu bu kez. gömleğinin beyazı kadar beyaz bir aydınlıkla doluydu oda. ve mutfak balkonunda bir elmanın üstüne kar yağıyordu.

elma bembeyazdı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder