15.7.15

En Çok Beni Severmiş O

Nereye gittin küçük çocuk sen?
Uzaklaşma demiştim sana yanımdan.
Bütün bu olup bitenin nedeni şu lanet olası ellerimi tutmamış olman.
Bana sığınsaydın (korktuğunu biliyorum) yardım ederdim sana.
Karanlıkta duvarlara yansıyan gölgeler gibi, korkutmazdı seni bu kadın. “Öcü”süyken bile kendi hayatının…

Sana bir sebep bulabilirdim, gördüklerini hayal ettiklerinle karıştırmaman için.
Daha henüz küçük bir bebekken, yatağındaki bir gölgeyi bana benzetmiştin.
Sarılmak için ellerini aramıştın onun. Sonra ağlamaya başlamıştın yastığına kapanıp. Kısacık bacaklarınla güçsüz tekmeler atmıştın oyuncağına. Kolu elimde duruyor şimdi.

Sözümü hiçbir zaman dinlemedin çocuk.
Salıncakların hepsinde sallandın.
Bütün ördekleri yüzdürdün küvette.
Her kucağa uzandın.
Sana gülümseyen her yüze karşılık verdin.
Herkesin parmağını sıkı sıkı tuttun hiç bırakmak istemez gibi. Herkes de öyle sandı, senin onları hiç bırakmayacağını…

İlk, bir kaldırım kenarında rastladım sana.
Kundağında sırılsıklamdın.
Terk edilmiş gibiydin, fazla gelip birilerine…
Öyle sevdim seni ben, acımakla sahiplenmek arası…
Evime getirdim seni, yatağıma soktum.
Üstünü örttüm, sıcacıktı yaptığım her şey.
Diğerleriyle paylaştım tüm sevimli hallerini.
Fotoğraflarınızı çektim. Fotoğraflarımızı çektiler; kucağımda sen…
Geceleri masaldı anlattığım her şey.
Uyurdun sonra, yanına sokulurdum tutkuyla.
Ufacık burun deliklerin kıpırdardı bazen.
Seni izlerdim uyuyana dek.
Ve büyüdün sonra…
Önce sözcükler sonra anlamlar girdi hayatına.
Seninle konuşmak da güzeldi. Beraber gülüşmek de…
Ellerimi tutmaya başladın karşıya geçmek için.
Sığınmaktı anlamı kendinden büyük birisine.
Korkunu onun korkusuzluğuna karıştırıp, yok etmekti…
Deniz kenarlarına inmeye başladık sonra, kumdan kaleler kurmaya…
Kıyıya vuran ilk dalgayla yıkıldığını seyretmekti seninkisi…
Ve benimkisi hep daha çok kum yığmaktı önüne…
Her yıkılışta, dönüp gülümserdin bana doğru.
Uzun uğraşlar sonucu kırmayı başardığı her oyuncağın ardından, yüzüne yerleşen gülümsemenin aynısıydı bu. “Bunu da hallettim” gülümsemesi…

Gördüğün her şeyi isterdin. Ve ben istediğin her şeyi verirdim sana.
Benimse tek isteğim, iyi biri olabilmek, iyi biri gibi gözükebilmekti sana.
İkisi çok farklı şeylerdi aslen. Ancak aynılarmış gibi kabul ederdin sen.

Zamanla sesin yükselmeye başladı, daha fazla ağlayıp, daha fazla bağırıyordun.
Gördüğün her şeyi istiyordun ancak ben sana yetemiyordum.
Veremediklerimi unutmuyordun ve istemekten hiç vazgeçmiyordun…
Sonra başka bir yatağa yattın.
Önce beni sonra oyuncaklarını ayırdın yanından.
Masallar bitti.
Bir gün çöpte buldum banyodaki plastik ördeğini.
Evdeki kedi bile bizi terk etti. Çok acıtıyormuş bu canını. Giderken böyle dedi…
Kar yağdı bir gün, bahçeye çıkmadın hiç. Karlar eridi, çamurlar silindi paçalardan, yıkandı yollar, sen odandan bir kez olsun çıkmadın. Geçen seneki kardan adam bile geldi kapına, ona da sustun. O da eriyip kaldı eşikte…

Hiçbir şeyden korkmamaya başladın sonra.
Ellerimi bıraktın, yolun karşı tarafına koştun hızlıca.
Karşı kaldırımda kalakaldım ben öylece.
Daha fazla korkmamak için elimden tuttuğun günleri özlüyorum artık.
Küçük bir bebekken daha güzeldin sen ve ben daha büyüktüm sanki.
Gittikçe küçültüyor mu insanı ne, söylenmeyip içinde kalmış her şey…
Durdurabilseydim keşke büyümeni.
Belki yitip gitmezdin ilk dalgayla devrilen kumdan kaleler gibi…
Belki sallanacak başka salıncaklar vardı daha, belki sadece benim kucağımda kalmalıydın ve kimseyle paylaşmamalıydım ben seni…
Yanına uzandığımda kıpırdanan burun deliklerini izleyerek uyumak istiyorum yeniden.
Sıcacık kucağımdan her inişinde tekrar sokulduğun göğsüme, başını yaslayıp uyumanı istiyorum.
Şimdi her şeyden korkan benim, tıpkı senin korktuğun gibi eskiden…
Sanki ellerinden tutacağım birisi olsa, uzanıp tutacakmışım gibi çaresiz ve yalnız hissediyorum kendimi.
Gittikçe küçülüyor mu insan ne, uzun zamanlar boyunca büyüttüğü her küçük şey terk ettikçe onu…

Küçük bir çocuk kaybettim ben.
En çok beni seven, ama aslında en çok benim onu sevdiğim…

İstanbul, Aralık 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder