15.7.15

Y O L

Yola çıkmadığım durak kalmadı.
Önce kapıları çarptım, sonra dönüp arkama baktım.
Neyi niçin yaptım.
Söz verdim defalarca, sonra verecek söz kalmadı.
Ben de başa dönüp tekrar ettim ne yapayım.
Ezberledim hepsini ancak hatırlamak için yemin etmedim.
Gün geldi, unutmuşum birer birer, yerleri sızlıyor şimdi.
Annem sesini yükseltme dedi, bu sefer de konuşmayı unuttum.
Neye benziyordu sesim hatırlamıyorum.
Çocuktum, büyümeye gerek duymadım.
Bahçeye indim, ip atlarken kalbim düştü kırıldı, yapıştırmadım.
Kabul ettikçe tesiri azaldı zorlukların, oysa hepsine hazırdım.
Kurduğum sofrayı bozdum, önce mumları söndürdüm, tabakları kaldırdım, bıçakların hepsini sırtlarına indirdim.
Çok pişman oldum sonra ama artık hepsi cennetteydi. -hepsi cennette-
Sonra büyüdüm, çiçekleri ezdim.
Girdiğim her sokak karanlıktı, sebebini merak etmeden yürüdüm.
Birileri vardı yanımda. (Zaten sadece yanımdaydılar, asla içime almadım onları. Bunu hep hak etmelerini bekledim.)
Hepsini hatırlayıp uyudum.
Kalktığımda güneş doğmaktan vazgeçmişti. Ben de lambayı yaktım.
Hayat ne kadar suni olursa, o kadar az canı yanardı insanın.
Bunu tanıştığım bir filozoftan öğrendim.
Kendisi her şeyi en yanlışıyla bildiğini söylerdi.
Ondan başka yanlış yapan yokmuş hayatta, öyle derdi.
Bazen onunla yaşamak isterdim, sonsuza dek ona ve onun yanlışlarına tahammül edebileceğimi düşünürdüm.
Ta ki bir gün bana da yanlış yapana kadar...
O gün onu gördüğüm son gündü, bir daha yanlış yapmadım.
Çocukluk arkadaşımla karşılaştım bir gün, selam verdim, beni tanımadığını söyledi.
Anladım, o da büyümüştü. Büyümüş ve kaybetmişti onu bana hatırlatan sıcak yakınlığı.
Eve dönüp ağladım uzun bir süre.
Bana çok kızdı gözyaşlarım, “Boş yere çalma şu kapıyı, huzurumuzu bozuyorsun” dediler. Beni benden bile daha çok sahiplenmişler anladım ki.
Sonra her ne varsa onları yuvasından edecek, çıkarttım içimden.
Bundan sonra bir daha ağladığımı hatırlamıyorum.

Gülerdim elbet, çok gülerdim ya.
“Ne güzel gülüyorsun” demişti ilk tanıştığımızda.
Sonra onunla da tanıştım; “Ne güzel gülüyorsun” dediği bir başkasıyla.
Demek ki diğeri daha güzel gülüyordu. Ben kaybettim.
Eve döndüm uzun bir yolculuktan sonra.
Annem kapıda beni bekliyordu.
İçeri girdim, sıcacık…
Sonra açılan her kola tutundu kalbim, bir daha terk etmeyeceğim diye söz verdim.
Nereye gidersem gideyim, beni bulacaktı çünkü gelmesini istemediğim.
Vazgeçmek de kabullenmek aslında.
Yola çıkmak bile son vermek sayılır hiç bitmeyecek bir acıya.
Düştüm yollara, çok düştüm hem de, dizlerim paramparça oldu yaralarımdan, öyle çok kanayıp kan kaybettim ki, artık her düşüşüm de gözyaşlarım akıyor yaramdan.
İçinde taşıdıkça insan kurtulmayı beklediği her illeti, nereye giderse gitsin onunla olacaktır, yanında olacaktır o, hiç göstermeyecektir günün aydınlık yüzünü.
Kurtulmaya çabaladıkça aslında daha içeri, daha derine yerleşiyor hepsi.
Daha çok sahipleniyor açtığı yaraları, yaraların kabuklarını.
Sonra sıyırıp atamıyorsun öyle ha deyince.
Sen koparıp attıkça ya da kopardığını zannettikçe, o iyice işliyor yaranın üzerine.
Sanki yaşadıklarını resim gibi çiziyor üstüne. Bir daha silinmemecesine…
Neden çıktım bu yola, nereden başladı bu yolculuk ve nereye gideceğim ben şimdi.
Karşıma neyin çıkacağını bile bilmiyorum. Ki buna değer mi bütün bu hazırlık, onu da bilmiyorum.
Uğradığım her durakta onlarca kalp kırmakla geçti vakit.
Hepsini iyileştirmeye ne zamanım var ne de imkânım.
Bu yolculuk en başından beri çok pahalıya patladı bana, bir tek bunu biliyorum.
Ve hep aynı ziyafeti çekip, aynı hesabı ödetiyor bana hayat.
Tek isteğim, varacağım en son durakta artık gerçekten hak ettiklerimle yüz yüze gelebilmek. Ve sonra onunla yüzleşmek… Neden bunca zaman beni beklettiğini, neden bu kadar geç kaldığını ve neden böylesi bir gecikmeyi birilerinin üstünden hep bana ödettiğini ona sorabilmek…
Layık olduklarım, kendime yakıştıramadıklarımdan daha çirkin çünkü. Bir başkasının kendisine yakıştıramayacağı kadar hem de.
Bu yüzden lütfen söz verme sen de. Diğerlerine benzemen, seni beklerken geçen zamanın heba olmasına yarayacak sadece çünkü.
Kendi yolculuğumu anlattım sana şimdi. Yola çıktığım evi bile unutmuşken. Nereden geldiğimi de sorma bu yüzden. Artık aynı çemberin içinde dönüp durduğumu kendime bile itiraf edemem.

Durdum. Yürüdüğüm yola dönüp baktım. Gördüklerimi duymanı istiyorum. Benimle bir daha o yollara sapmaman için…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder