12.7.15

'kediler, kediler, kediler'

onbir temmuz'u oniki temmuz'a bağlayan gece/sabah, peyote, nevizade, yüzyüzeyken konuşuruz

bana,
içimdeki karanlığa -ışık-
içimdeki aydınlığa -gölge-
ve yollarda yürümeme engel,
bir dizi boşluğun hengamesi
olacaksın, olmaktasın.

bu duygunun beni büyüteceğini,
beni ehlileştireceğini,
bana bir benlik bahşedeceğini
varsayışımın da sebebi,
olacaksın, olmaktasın.

başım, saçlarım, yüzüm, ellerim
hepsi senin vücudunda bir yere ait,
hepsi sende bulacaklar evlerini
bir daha konuşmamaya yemin etmiş gibi,
sus pus ve öylece
anahtarı kapının kilidine sokup
alışılmış bir hareketle
açıp giriverecekler içeri.
evlerinin tanıdık kokusu ve
yüzlerine vuran sıcaklığı
'hoşgeldin' diyecek her birine.

ve sen her gece başımı yasladığım göğsün,
saçlarımı okşayan ellerin sahibi
olacaksın, olmaktasın.

sana sığınacağım,
sana inanacağım.
sonsuza dek,
sığındığım ve inandığım
olacaksın, olmaktasın.

ve ışıksız bir gecenin bitiminde,
yoksa sabahın başlangıcı mı demeli,
başlarımızın çukurlaştırdığı iki yastığın bitişiğinde
ve bir iç çekiş kadar sıcak bir çarşafın kıvrımlarına sığınmış bedenlerimizde
birbirine sürtünen ellerimiz kadar kuvvetli,
ve kirpik diplerimizde bekleşen
gözyaşlarımız kadar vakur, mutlu
bulacağım,
-kim bilir belki de bulmaktayım-
kendimi, gerçek ben'i.

ve orada o gün,
boylu boyunca yanıma uzanmış,
ne istediğini bilen,
söylemesi gereken her şeyi söylemiş,
hiç hesapsız,
o gerçek adam
'sen'
olacaksın, olmaktasın.


https://youtu.be/sZJvi-uXUKU









çatılardan düşmekte
kediler, kediler, kediler
o mesafe öldürmez
dediler, dediler, dediler
senle ben
bu gece
deliler, deliler, deliler
gibi sevişsek
uyusak
gemiler, gemiler, gemiler...
girer salondaki camdan
ölürsün sen heyecandan
sen ölürsen kediler
seni yer, seni yer, seni yer
kediler, kediler, kediler
seni yer, seni yer, seni yer
 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder