3.7.15

yirmi yedi haziran ikibin onbeş cumartesi beyoğlu hayal kahvesi yasemin mori

mavi bir kumaş parçası ya da bir elin tertemiz parmak uçları.
bir de bana dönen yüzün, kulağıma eğilen ağzın.
öyle doğru konuşuyor ki hepsi.
sanki içimdeki ağaca ayna tutmuş gibi gövdene yürüyen karıncalar.
sanki karşılığını sende bulacakmışım gibi bu amansız bekleyişin.
sanki türküsünü söylemiş, sazını vurmuş gibi sırtına,
dimdik gidiyor yoluna.
öyle düzgün, öyle doğru senin anlattıkların.
göz kırpışın bile.
kahverengi bir boyayla, çizgilerin dışına taşırmadan boyanmış gibi,
sakin, ıslak.
ve yine tertemiz eller,
omzumda, tutunuyor.
değişi bile kim olduğumu unutmama yeter.
orda kal, ordan ayrılma bir yere.
ve beni bütünle.
bunu bekleyen bir otuz yıl sayabilirim sana.
benim gibi ağlayansın, benimle de ağlarsın.
biliyorum, gel desem gelmezsin; beni ağlatırsın.
peki, niye yazmazsın?
oysa ellerin bunun için biçilmiş, bunun için var gibi.
ince ve tertemiz.
içi hıçkırıklarla kanayan kadınların elleri de öyle.
niye birleşmez bu eller, niye bütünlenmez eksik kalan parçalar.
ve bu kadın niye konuşmaz, hiç merak ettin mi.
-hıçkırıklarla konuşurum da, içeride kalır, duyulmaz.-
ve bu kadın, sana bakar da, korkar anlaşılmaktan, gözlerindeki telaştan.
bu yüzden yollara eğer başını, yerlere bakar da, karıncaları bile ezip geçmez hiç.
hepsi otuz yaşına basmadan ölür bu kadınların.
çünkü onlar hep, bir sılada düşlerler kendilerini ve buranın
onlara ait olmadığını hiçbir zaman.
onlardır, genç ölen. onlardır otuzunda...
hiç de genç olmadıklarını düşündükleri bir yaşta.
çünkü bu onlara yetendir, kafidir, ötesi tortusudur geçen yılların sadece.
hiç düşündün mü bu kadın neden öldüğünü düşünür otuzunda.
bilmezsin, bilmediğin için gülüverensin, içimdeki gülü derensin.
yaprağıma el sürensin, kıpırdar içimdeki dallarım.
güneşin aydınlığısın, budur gövdemi sana çeviren.
ormanını yalnız bırakan ağacım, ağacını terk eden bülbülümsün.
şakımazsın, söylemezsin.
ben hiçliğin sesini dinler, seni duyduğumu düşlerim.
bu kadınlar, geceyarıları yazar, geceyarıları kurar düşlerini.
sabaha karşı aklıma düşensin, niye yanıma da düşmeyesin?
bembeyaz ay, simsiyah gece.
bir deli düşçü.
tek eksiğimizse sen.
gelsen,
bir bütün'e dönüşecek varlığımız.
aynı izin peşinden uçup giden kuşlar olacağız.
kanadımız bir.
sen gelsen ve görsen,
burda bir kadın,
neyi beklediğini sana anlatacak.
burda bir kadın,
eli, gömleğinin yumuşak ve tertemiz kıvrımlarına sürünecek.
sanki içindeki ruha sürünür gibi.
kapı çalacak, kapı açılacak.
bütün bunlar bir gün,
ansızın olacak.
sen gelsen ve görsen.











I know someday you'll have a beautiful life,
I know you'll be a star in somebody else's sky,
But why, why, why can't it be, can't it be mine?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder