24.12.15


Nereden başladığımı düşündükçe gülesim geliyor. Vardığım yerde ise ağlamak.
Neydi, ne oldu. Nasıl oldu, nasıl geldik buralara. Bana bir sorsanız, anlatacak neler var. Öyle çok şey var. Öyle çok az.
Doğdum, yürüdüm, büyüdüm, düştüm, öldüm.
Hikayesi bu kadar.
Küçüktüm, ufacıktım.
Onu bir hiçlikten doğurdum.
Ben, tek başıma, kimsenin tesiri ve baskısı altında kalmadan.
Tesiri altında kalmış olabilirim belki biraz.
2015'in bitmesine 1 hafta var.
Benim için değişim ve dönüşümler içeren bir seneydi.
Yirmi kilo verdim, saçımın bir tarafını kazıttım, diğer tarafını koyu yeşile boyattım. Beni sabah görür görmez mesaj atmıştı. "Çok güzel olmuşsun."
Onu en son 14 Kasım'da gördüm. Beni görür görmez söylemişti. "Çok güzel olmuşsun."
Oldum.
Çok güzel oldum.
Çok çirkin de.
Olmayan onlarca şeyin içinde, ben bir şeyler oldum.
Çokça kendimle bozuştum.
Fark etmeden ve ona da fark ettirmeden, bir şeyler oldum.
Belki fark etmiştir, bilmiyorum. Hiç bilmeyeceğim.
5 farklı ülke gezdim. 5'inde de onu düşündüm.
Onunla yanyana yürüdüğümüzü düşündüm.
Yazık.
Son sayfasına geldiğim bir defter var gibi şimdi önümde.
Yazmaya da kıyamıyorum, yazmaktan da kendimi alıkoyamıyorum.
Oturup düşünmeye halim yok.
Öncesi, sonrası yok. Artık geride hepsi.
"Şimdi" var yalnız.
Yaşamakta olduğum.
2015'in başında başlayıp, sonunda sona eren.
Eren.
Bir garip serüven.
Ne güzel, güzel olmak.
Ne güzel, güzel hissetmek.
Ne güzel şey sevmek.
Kime anlattıysam nasıl deli gibi sevdiğimi, hatta aşık olduğuma inananlar, "öyle şanslısın ki" dediler.
Kimse ne benim, ne hissettiklerim, ne de onun hakkında kötü bir söz söyledi.
Bilirlerdi, nasıl iyi insanlar olduğumuzu çünkü.
Çünkü iyi insanlar iyi insanlarla karşılaşırdı elbet.
Ve iyi, güzel şeyler yaşamalıydı iyi insanlar.
Bizim yaşayacağımız güzel şeyler bir biçilmemiş demek ki.
Sen ayrı, ben ayrı.
Seninki ayrı, benimki ayrı.
Güzel şeyler yaşanacak. Ama ayrı.
Birleşir diye umuyordum bu parmaklar. Ya kenetlenirdi hiç çözülmemek üzere ya da böyle, şimdiki gibi, asla değmeyecekti zaten birbirine.
Ama kendimi öyle iyi hissettiğim günler, gündüzler, ama aslında öyle geceler oldu ki.
Kanatlanırım sandığım geceler.
"Uçabilirim ben de, ne var ki" dediğim geceler.
Eğildiğim, dokunduğum, doğrulduğum, büküldüğüm geceler.
Sanırım çocukça ama anımsadıkça gülümsetecek geceler.
Yanında iyi hissetmek, seni orada ayakta dikilirken ya da bir masanın başında, önündeki işle meşgul olurken görmek, gördüklerimden heyecanlanmak, seninle konuşmak, sesinle konuşmak, bazen görmez gibi davranmak -hayır, bazen değil, hep öyle-, gördükçe suskunlaşmak, başımı önüme eğip gitmek.
Şimdi bunları hatırladım yine, ama bu sefer ağlamaksız.
Çünkü artık suyun içinde yüzmekte, yangından arta kalan son parçalar.
Çünkü artık öyle çok üzülecek şey var ki buraya, bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına dair.
Senin için üzüleceğim diye kendimden utanıyorum.
Biz burada, küçük insanların küçük meseleleri.
Ama ülkenin başka bir köşesinde küçücük insanların -çocukların!- büyük meseleleri.
Kapısının önüne dahi çıkamayan, sokağında vurulan, ölen, annesinden babasından kardeşinden eşinden evladından koparılan insanlar...
Doğup büyüdüğü şehir, toprak talan edilen...
Kaderine terk edilen...
Bunları görüp duyarken, geldiğim noktadan geriye dönüp bakınca utanç içinde kıvranıyorum.
2015'i utanç içinde kapatıyorum.
İnsanlığımdan utanarak.
Sana dair düşlediklerimin gerçekleşmemesinden ötürü kurduğum ısrardan utanarak.
Aşağıdaki şeyi aylar önce yazdım. Sana gönderecektim. "Tamam, hazırım artık" dediğim bir anda. Öyle bir an olmadı. Bekledim, gelir diye. Gelmedi. Yazarken de o an'ın hiç gelmeyeceğini biliyordum aslında.
Hayat çok garip.
Bu yüzden bu serüvenin ismi de garip.
Güle güle 2015.
Elveda Eren.

* * *

Sevgili Eren,
Daha önce de dediğim gibi yaptıklarımdan değil, yapmadıklarımdan ötürü pişmanlık duydum ben hep. Bu yüzden sana bunu, daha sonra pişmanlık duymamak adına yazıyorum. Umarım beni doğru ve eksiksiz anlarsın.
Sana anlatacaklarım tamamen içten, hiçbir kötü niyet içermeyen ve hiçbir karşılık beklemeyen, herhangi biri için de alelade şeyler esasen. Belki senin için fevkalade kıymetlidir; bunu birkaç satıra sığdırmaya çalıştığım için peşinen özür dilerim. Bunu aylar evvel yapmalıydım, bunun için de kendimden özür diliyorum. Bu süreçte kişisel evrimimin eksik kalan sürecini tamamlamış da olabilirim; çıkardığım sonuçlar, kıssadan hisseler, vs. gayet öğreticiydi çünkü. İyi bir öğrenci değildim ama bu dersin nihayetine erişebilmek de güzel. Esasen kendimden hiç umutlu değildim. insanın kendine güvenmediği durumlarda 'kaçıp gitme' reaksiyonu göstermesi olağan. Ben de her şeyi olduğu gibi bırakır, kaçıp giderim sanıyordum. Ama öte yandan otuz yaşına gelmiş bir kadının da artık bir şeyleri farklı yapması gerekiyor. Bu yazdıklarımı karşına geçip konuşarak anlatmak isterdim ama otuz yaşına gelmiş bu kadın bu kadarını yapabiliyor. Kaçıp gitmeyişim de kişisel tarihim açısından bir devrimdir, bunu da bilmeni isterim. 
Bu bilmemkaç gündür deneyimlediğim, hissettiğim, yaşamak zorunda olduğum şeyin-şeylerin zaman mefhumu içerisinde hiçbir karşılığı-telafisi yok. Geçen günleri heba ettiğim için pişmanım. Ama şimdi burada bunu bile yapmıyor olsaydım eğer, daha beter bir pişmanlık duyacaktım sonra. Öte yandan dünya zaten boktan bir yer. Susmak ya da hareketsiz kalmak için fazla zamanımız da yok. Senin arkadaşlığına, tanıdığım tüm insanlar içindeki apayrı konumuna duyduğum aşırı hassasiyetten hep suskun ve hareketsiz kaldım. Sanırım gidişin, bu suskunluğa artık bir son vermem için beklediğim işaretti. Çünkü bunları sana o şartlar altında anlatamazdım. 
Sen çok iyi birisin. Çok iyi bir arkadaşsın. Yani seni tanıdığım kadarıyla hakkında böyle güzel cümleler kuracağım bir insansın. Belki yanılıyorumdur bilmiyorum, nedense bundan şüphe duymak istemiyorum. Senden ricam, bunları okuduktan sonra bir şey yapmaman. Benim bunları artık anlatmam gerekiyordu. Karşılığı ya da verilmesi gereken bir yanıtı yok. Bana sözle ya da davranışla vermeye çalışacağın her yanıt açık bir yarayı deşmekten başka bir halta yaramayacak. Bu haliyle hatırlamak istiyorum her şeyi. Aylarca söylenmeyi beklemiş ve en sonunda söylenmiş cümleler. Karşısına ne koysan, insanı üzer zaten.
Seninle görüştüğümüz bir akşam eve dönerken, senin yanındayken nasıl başka bir şeye dönüştüğümü fark ettim. Salak gibi sırıtan bir yüz, konuşacağı kelimeleri dikkatle seçen bir ağız ve olur olmaz yerlerde dalıp giden gözler. Tipik semptomlar işte. Kendimi öyle bulmanın canımı acıttığını söyleyebilirim. Önce bir süre inkar etmeye çalıştım. Şaşkınlıkla 'bu nasıl olabilir' diye düşündüm. Bu hissettiklerimden emin miyim diye kendime defalarca sordum. Ama verdiğim yanıt hep aynı kaldı. Kendimden emindim. Hissettiklerimden emindim. Senin nasıl iyi bir insan olduğundan emindim. Böyleleri de varmış yeryüzünde diye diye dolaştım bir süre ortalıkta. Kimseye anlatmadım, en kötüsü de buydu sanırım. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmak. Sonra bir süre kendimden nefret ettim. Bu duygunun içimde barınmasına izin vererek iyi bir arkadaşa ihanet ediyormuşum gibi hissettim. Seni aslında suistimal ettiğimi düşündüm. Bunu kendime yakıştıramadım. (ne saçma) Aramızdaki diyaloğu zedeleyecek ve geri dönüşü olmayan bu tekil hissiyata pek çok kez son vermek istedim. Gel gör ki yapamadım. Ve nihai manzara bu işte. Bu andan itibaren hakkımda ne düşünürsün bilmem, ki bunu şu saatten sonra zerre umursamıyorum. Sana anlatmak için çok geç kaldım çünkü aylarca bunu umursayarak vakit kaybettim. 'Hayır, yapmamalıyım' dedim. Kafandaki Aslı'ya zarar vermek istemedim. Belki kafandaki Aslı zaten zararlıydı, bilemiyorum.
Hep iyi bir insan olmaya gayret ettim. Aman kimseyi kırmayayım, aman yanlış anlaşılmayayım, aman insanlar hakkımda iyi şeyler düşünsünler vs derken, yaşadığım şeyin bana ait olduğunu unuttum, bir başkasınınmış gibi davranmaktan yoruldum. Kendime hep dışarıdan, başkasının gözleriyle bakmaktan yoruldum. Ama sana hissettiğim bu şey sayesinde ben kendimi gördüm. Belki ilk ve son defa kendimi kendi gözlerimle gördüm. İyi ki tanıdım seni. İyi ki arkadaşım oldun. Ve ben, içimdeki ben'e ayna tutan bu adamı iyi ki sevdim. Böyle bir adamı sevdiğim için kendimi şanslı ve gururlu hissettiğim bile oldu. Beni anlayacağından eminim. Yani bu yazdıklarım, bahsettiklerim, hepsi sana dair, hepsi sana çıkan uzunca bir yol. Daha açık anlatabilmenin başka bir yolunu bulamadım. Bunu böyle kabul et lütfen.
Sevgiyle,



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder